Zekibey’in (Ö.T: 1975) Haşim AL’in (Ö.T: 1997) eşi Ayşe AL (D.T: 20 Ağustos 1929) ile kısa bir sohbet yaptık. Ayşe Al Mehmet, Nuri, Zeki Al ve Asuman Şentürk’ün annesi, benimse anneannem.
Sohbetimiz daha çok geçmişteki Mapsino’ya dönük oldu. Anneanemin aksanıyla ve ifade biçimiyle sözlerini buraya aktarmak isterdim ama aynı şekilde aktaramam diye o konuştu bense kendi dilimle yazdım. İlerde bu sohbetleri video kamera ile kaydedip siteye orjinal şekilde koymayı düşünüyoruz. Anneanemin Karadeniz kadınına özgü güzel lehçesini tekdüze hale getirdiğim için lütfen beni mazur görün.
Köyde ne yetiştirir, ne ile geçinirdiniz?
Yetiştirdiğimiz ürünleri genelde kendimiz tüketirdik. Sattığımız şeyler kendir ile kabak çekirdeği idi. Bunlardan elde ettiğimiz para ile gaz, tuz, içyağı alırdık. Bazen köye sepetle portakal getirenlerle mısır takası yapardık. Çok az portakala karşı fazlasıyla mısır verirdik.
Bizim köyde birden çok kadınla evlilik, yani bir erkeğin imam nikahı ile aynı anda birden çok eşle evli olması (kumalık) yaygın mıydı?
Birden çok kadınla evlilik köyde yaygın değildi. Eşin öldüğü durumlarda erkeğin başka bir kadınla evlenmesi normaldi ama kuma getirmesi ancak çocuğu, özellikle erkek çocuğu olmadığı durumlarda sözkonusuydu. O da 2. Cihan Harbinden sonra hemen hemen hiç olmadı gibi.
Zorla ve görücü usuluyle evlendirmeler vardı; kadın hatta çok nadir de olsa erkek istemediği halde aileler istiyor diye birbiriyle tek kelime konuşmamış, hatta birbirini tanımayan kişiler evlendirilirdi. Genç kızların itiraz etme hakkı yoktu.
Ben bizim köyden kemençeci bilmem; bu hep böyle miydi? Eskiden de kemençe, saz çalınmaz mıydı; horon oynanmaz mıydı köyde?
Yok, öyle değil, eskiden çok iyi kemençe çalanlar vardı köyde. Yusuf (Reisin babası) çok iyi kemençe çalardı. Kemençe bayılırdı, kemençeyi ortaya koyardı, uşaklar çalmaya devam etmesi için para atınca kemençe ayılırdı.
Mevanın İhtiyar, Burgeloğun Ahmet, Molaleluğun Yusuf kemençe çalarlardı. Molaleğun Osman kaval vururdu. Saz çalan yoktu. Kemençe daha çok iratluklarda, kına gecelerinde, yedide, düğünlerde çalınırdı.
Horon oynanırdı. Kadın erkek horon birlikte oynardı ama kadınlar tanınmamak için yüzlerine peştemal/örtü takarlardı. Ancak kendi mahallenin uşaklarıyla, tanıdıklarla oynarken örtü takmaya gerek yoktu. Bazen horona kadın kılığına girmiş örtülü erkekler koyarlardı ki, kadınlar çekinmeden horona katılsınlar. Horon işi 20-25 yıl öncesine kadar çok yaygındı ama ondan sonra azaldı.
Çay dikmeye ne zaman başladınız?
Çay ekimi işine 1950’li yıllarda başladık. Evin aşağısında 270 fidan çay dikmiştik, dereden su taşıyarak çayları sulardık, daha iyi olsun diye. İlk kesimde 2.5 kilo çay toplamıştık. 2.5 kilo çayı kilosu 2.5 TL’den satmıştık.
Köyde ilk çayı Çavuş’un Salih (Bayraktarın Salih), Şişmanın Hasan dikmişlerdir.
Komlara ne zaman çıkardınız, hangi yaylalara giderdiniz?
Sığırları nisanın 5’inde mezerelere, mayısın başlarında komlara, mayısın 25’inde yaylalara çıkarırdık. Sığırları 3 ay yaylalarda bırakır, sonra ağustosun 25’inde almaya giderdik. Gittiğimiz yaylalar Yengel, Khanlut, İpsil, Suniskh, Aksu’ydu. Sığırları yaylacılara bırakırdık, biz yaylada kalmazdık. Yaylacılara bunun karşılığında para verirdik. Ayrıca yaylacılar peyniri alırlardı, yağı bize verirlerdi.
Köyde koyun yetiştiricliği hiçbir zaman yaygınlık kazanmadı, Değirmenci’nin biraz koyunu olurdu.
Köyün değirmenlerinin yapılışını hatırlıyor musun?
Değirmenler çok eski; ne zaman yapıldılar hatırlamıyorum. Bugünkü Fatih Mahallesi Çayevi’nin orda bir değirmen ve dink vardı; Hilmiga’nın mezeresinin orda da tokmak (kendiri ezmek için) vardı. Kendirden gömlek yapardık.
Of’a gider miydiniz, giderken nasıl giderdiniz?
Of’a kadar yürüyerek gidilirdi. Sabah çok erken yola çıkılrdı. Yanımıza kunziler alırdık, çok erken yola çıktığımız için bazen kunzileri yakarak Taşhana deresinden karşıya geçerdik, bugünkü gibi köprüler yoktu, tahta asma köprüler olurdu ve çoğunlukla da köprünün kenarlarında korkuluklar olmazdı.
Hamsi almak için Of’a gidilirdi, çok alınırdı, tuzlanırdı. Hamsi ilk alındığında ziyafet çekilirdi., kiremitte hamsi yapılırdı. Kiremit ateşte kızdırılır, üzerine lahana yaprağı, lahanaların da üzerine hamsi konurdu. Hamsilerin üstü tekrar lahana ile kapatılır, lahanaların da üstü közlerle örtülürdü.
Köyde ilkokul ne zaman yapıldı?
İlkokul Büyük Camii’nin orda yapıldı. Taşhanaderesi’nden kum getirirdik, kumu Kumişli üzerinden getirdik. O zamanlar 7-8 yaşlarındaydım. Sırtımızda 8-9 kilo kum taşımıştık. Kirecini de Çobaneğun Hasan Rize- Khuntez’den aldı. Köyün kadınlarına salma vuruldu. Kadınlar Rize’den sırtlarında taşıdılar kirecini.(belki çimentoyu kastetmiştir-Şenol)
Köyde okul yapılmadan önce çocuklar okula Çufariksa’ya giderlerdi.
Köyde eskiden yardımlaşma nasıldı?
Köyde her şey birlikte yapılırdı. İratluklar vardı, ama bazen iratluk yapmadan da özellikle hasta veya çocuğu olmuş, hamile kadınalara yardım için onların otları veya odunları komlardan Zamano’ya ya da evlerine kadar getirlirdi. 50-60 kişi biraraya gelir, birlikte yapardık bunu. Genelde bu işleri organize eden birileri mutlaka çıkardı.